12 Eylül 2012 Çarşamba

Bilgi Cevap Sitesi

İnternet gerçekten okyanuslar gibi alabildiğine büyük. Ne ararsanız bir şekilde buluyorsunuz. Bizler de bir blog sistemi ile sorulara cevap bulmak için yola çıktık. Bir çok konuda gerekli yada gereksiz bilgi vermek, sorularınıza cevap bulmak bizim işimiz. İlk haftalar olduğu için Bilgi cevap sitemizde içerik çok geniş değil tabi ama ilerleyen zamanlarda eklenecek binlerce içerik ile çok daha mükemmel bir site haline gelecektir.

Biyografi bölümünde ünlü kişilerin biyografilerinin yanında, onların kaç yaşında olduklarını, yaptıkları asıl işleri ve daha fazlasını bulabileceksiniz. Ayrıca Ne nerede kategorisinde de hastanelerin, okulların ve bu tarz önemli yerlerin nerelerde olduklarını sizler ile paylaşacağız.

Böbrek Hastalıkları ve Hipertansiyon

Yüksek kan basıncı toplumda önemli bir sağlık sorunudur. Vücutta oluşturduğu tahribat nedeniyle kişi ve toplum için önemli sorunlar oluşturmaktadır. Günümüzde kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden birisidir. Ayrıca kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği ve beyin kanamalarının nedenlerinin başında gelir. Bu duruma rağmen hastalar yüksek tansiyona pek önem vermezler. Hipertansiyon sinsi bir hastalıktır ve çoğu zaman vücuttaki tahribatını belirti vermeden gerçekleştirir. Tedavisi tüm hayat boyunca devam eder ve yakın takibi gerektirir.

Kan basıncı, damar içinde dolaşan kanın dağılıp toplanmasını sağlayan bir mekanizmadır ve oluşmasında birçok faktör rol oynar. Kan basıncını, esas itibariyle kanı iten güç (kalp) ve bu gücün karşılaştı~ı direnç oluşturur. Kalbin oluşturduğu atım hacmi sistolik (büyük) tansiyon, direnç ise diyastolik (küçük) tansiyonu meydana getirir.

Hipertansiyonun tanımlanmasında ve tahribatını derecelendirilmesinde bazı testler yapmak gerekir. Bu testler hemen her laboratuar ve klinikte yapılabilir. Kısaca belirtilirse her hipertarısiyonlu hastaya, kan sayımı sedimarıtasyon, idrar, EKG, akciğer grafisi, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, kollesterol, trigliserit, HDL, LDL, ürik asit, potasyum, kalsiyum, ultrasonografi gibi testleri uygulayıp, takibini bu duruma göre planlamak gereklidir.

BÖBREK VE KAN BASINCI
Yüksek tansiyonun nedenlerinin en başında böbrek hastalıkları gelir. Bu hastalıklar, ya böbreği ilgilendiren nefrit, kist, tümör, taş vb. olabildiği gibi, damarlardaki bir daralma veya böbrek üstü bezinin hastalıkları ile ilgili olabilir. Her yüksek tansiyonlu hastada yapılabilecek bir idrar tahlili, üre ve kreatinin tayini veya böbrek ultrasonografisi ile bu hastalıkların önemli bir kısmına teşhis konulabilir.

Hipertansiyonun en önemli hedef organlarından birisi böbreklerdir. Esansiyel olarak adlandırdığımız nedeni belli olmayan yüksek tansiyonlu hastaların, eğer tedavi edilmezlerse, %15'i böbrek yetmezliğinden vefat eder. Ayrıca henüz dializ uygulanmayan kronik böbrek hastalarının tansiyonu kontrol altına alınmazsa; hastalıkları daha hızlı ilerler.

Bilindiği gibi, böbrek hastalarında koroner kalp hastalığı ihtimali normale göre yüksektir. Kontrolsüz hipertansiyon bu ihtimali daha da arttırır. Yapılan çalışmalar, yüksek kan basıncının kontrolü ile böbrek hastalarında kalp komplikasyonlarının azaldığını göstermiştir.

TEDAVİ
Böbrek hastalarında kan basıncındaki hedef 140/90 mmHg'nın altına düşürmektir. Böbrek hastalığı ile birlikte hipertansiyon varsa bunun en önemli nedeni sıvı fazlalığıdır ve hastaların önemli bir kısmında tuz kısıtlaması ve idrar çoğaltıcı ilaçlar verilerek tedavi sağlanabilir. Bazı hastalarda ise kanlarında renin olarak adlandırılan bir hormon hipertansiyonun rıeden olabilir. Bu hastalar tedaviye dirençlidir ve renin seviyesini azaltacak ilaçlar kullanılabilir.

Tüm tıbbi tedavi ve tuz kısıtlamasına karşın eğer yüksek tansiyon kontrol edilemezse ve böbrek bozukluğu hızla ilerlerse, tedaviye yardımcı olmak amacıyla seyrek olarak hemodialize alınarak hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir.

Kronik böbrek hastalığında hipertansiyon ve kan yağ oranlarındaki anormallikler damar sertliğine bağlı kalp hastalıklarının en önemli nedenlerindendir. Eğer sigara içiliyorsa bu risk daha da artar. Bu hastalar sigarayı bırakmalı ve kan yağ oranları da normale getirilmelidir.

Dializ uygulanan böbrek hastalarında su alımındaki fazlalık yüksek tansiyonun en önemli nedenidir. Bu hastalar sıvı alımına çok dikkat etmelidirler. Eğer düzgün dializ uygulanıyor ve hastada su kısıtlamasına dikkat ediyorsa, hipertansiyon önemli bir problem oluşturmaz.

Enerji Tasarrufu Haftası

Enerjinin insan hareketinde, insanın günlük yaşantısında çok büyük bir yer tuttuğu muhakkaktır. Bu önemli ihtiyacın bilinçsiz kullanılması, insan geleceğine bir çok olumsuz etkiyi de beraberinde getirecektir. Enerjinin gereği kadar ve bilinçli olarak kullanılmasını sağlamak için her yıl 11 – 18 Ocak tarihleri arasında Enerji Tasarrufu Haftası kutlanır.

Hafta içinde, bütün yurtta enerji tasarrufu ile ilgili toplantı ve açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve televizyonda enerji tasarrufunu işleyen programlar yayınlanır. Okullarımızda enerjide tutumlu olmanın önemi anlatılır. Alınması gereken önlemler belirtilir. Öğrenciler arasında enerji tutumu ile ilgili afiş, karikatür, resim ve kompozisyon yarışmaları düzenlenir. Bu yarışmalarda derece alanlara ödülleri dağıtılır. Bu çalışmaların amacı, enerjinin iyi kullanımını sağlamaktır.

Günümüzde enerjinin önemi gittikçe artıyor. Enerji iş görebilme, iş yapabilme gücüdür. İki tür enerji vardır. Durum enerjisi ve Hareket Enerjisi. Durum enerjisi cisimlerin durumu nedeniyle sahip olduğu enerjidir. Cismin hareketi sırasında oluşan enerjiye de hareket enerjisi denir.

Evde, işyerinde, toplum yaşamının her alanında makineler kullanılır. Makineler insanların işlerini kolaylaştırır. Az emekle kısa sürede büyük işler görülmesini sağlar.


Evimizdeki buzdolabı, elektrik süpürgesi, çamaşır makinesi annemizin işlerini kolaylaştırır. Traktör çiftçilerin az zamanda çok iş yapmalarını sağlar. Kullandığımız araç ve gereçlerin, giyeceklerimizin çoğu fabrikalarda, makinelerle üretilir. Bütün makineler enerji ile çalışır. Makinelerden düzenli ve sürekli olarak yararlanabilmek için enerjiyi tutumlu kullanmak zorundayız.

Başlıca enerji kaynaklarımız; elektrik, su, güneş, kömür ve petroldür. Bu enerji kaynaklarından elektriği kendimiz üretiyoruz. Güneş ışığından ve sularımızdan doğal enerji olarak yararlanıyoruz.

Yalnız petrol ülkemizde yeterince çıkmadığı için petrolün yarısını dışarıdan alıyoruz. Son yıllarda kömür rezervlerimizin azalması sebebi ile onu da dışarıdan ithal etmeye başladık. Bütün bu enerji alımları, ekonomimiz için ağır bir yüktür. Dış satım gelirimizin büyük bir bölümü petrol alımına harcanıyor. Ulusal ekonomimizin düzelmesi için enerjiyi tutumlu kullanmak zorundayız. Enerjinin yetersizliği, üretimin düşmesini, yurt ekonomisini ve günlük yaşantımızı etkilemektedir.


Enerjide tutum, sınırlı enerji kaynağının en verimli biçimde kullanımıdır. Gereksiz enerji tüketiminin ve kayıplarının azaltılmasıdır. Enerjide tutum aynı işi daha az enerji ile yapmaktır. Enerji Tutum Haftası içinde öğrendiklerimizi yaşam boyu uygulayalım. Evimizde boşa yanan lambaları söndürmeyi unutmayalım. Bozuk musluklarımızı onaralım. Suyumuzun boşa akmasını önleyelim, izlemediğimiz program süresince televizyonu ve radyoyu kapatalım. Kışın pencere yalıtımlarına daha çok özen gösterelim. Enerji tasarrufu konusunda öğrendiklerimizi, dinlediklerimizi ömür boyu uygulayalım.

İnternetin Tarihçesi

İnternetin köklerini 1962 yılında J.C.R. Licklider'in Amerika'nın en büyük üniversitelerinden biri olan Massachusetts Institute of Tecnology'de (MIT) tartışmaya açtığı "Galaktik Ağ" kavramında bulabiliriz. Licklider, bu kavramla küresel olarak bağlanmış bir sistemde isteyen herkesin herhangi bir yerden veri ve programlara erişebilmesini ifade etmişti. Licklider 1962 Ekim ayında Amerikan Askeri araştırma projesi olan İleri Savunma Araştırma Projesi'nin (DARPA - Defense Advensed

Research Project Agency) bilgisayar araştırma bölümünün başına geçti. MIT'de araştırmacı olarak çalışan Lawrance Roberts ile Thomas Merrill, bilgisayarların ilk kez birbirleri ile 'konuşmasını' ise 1965 yılında gerçekleştirdi.

1966 yılı sonunda Roberts DARPA'da çalışmaya başladı ve "ARPANET" isimli projesi önerisini yaptı. ARPANET çerçevesinde ilk bağlantı 1969 yılında dört merkezle yapıldı ve ana bilgisayarlar arası bağlantılar ile internetin ilk şekli ortaya çıktı. ARPANET'İ oluşturan ilk dört merkez University of California at Los Angeles (UCLA), Stanford Research Institute (SRI), University of Utah ve son olarak University of California at Santa Barbara (UCSB) idi (Gromov, 1998).

Kısa süre içerisinde birçok merkezdeki bilgisayarlar ARPANET ağına bağlandı.

1971 yılında Ağ Kontrol protokolü (NCP-Network Control Protokol)ismi verilen bir protokol ile çalışmaya başladı. 1972 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen Uluslararsı Bilgisayar İletişim Konferansı (ICCC- International Computer Communications Conference) isimli Konferansta, ARPANET'in NCP ile başarılı bir demontrasyonu gerçekleştirildi. Yine bu yıl içinde elektronik posta (e-mail) ilk defa ARPANET içinde kullanılmaya başladı. NCP'DEN daha fazla yeni olanaklar getiren yeni bir protokol,

1 Ocak 1983 tarihinde İletişim Kontrol Protokolu (Transmission Control Protokol/ internet protokol - TCP/IP) adıyla ARPANET içinde kullanılmaya başladı. TCP/IP bugün varolan internet ağının ana halkası olarak yerini aldı.

1980 yılların ortasında Savunma Bakanlığı'na bağlı (DoD) Amerikan askeri bilgisayar ağı, ARPANET'ten ayrıldı ve MILITARY NET adı ile kendi ağını kurdu. 1986 yılında Amerikan bilimsel araştırma kurumu 'Ulusal Bilim Kuruluşu' (NSF), ARPANET için ülke çapında beş büyük süper bilgisayar merkezi kurulmasını içeren kapsamlı bir öneri paketi öne sürdü. ARPANET Amerikan hükümetinin sübvansiyonu ile NSFNET olarak düzenlendi. 1987 yılında yeniden düzenlediği internet yapılanması planı ile NSFNET yedi bölgesel nokta üzerinde 1.5 Mb/s (daha önce 56 Kb/s idi) güçlü bir omurgayı işleteceğini duyurdu.

NSFNET Merit olarak adlandırılan Michigan Eyaletindeki üniversitelerin organizasyonu ile NSF'in yaptığı bir anlaşma doğrultusunda işletilmeye başlandı. NSFNET'in işletilmesine bir süre sonra Merit'in yanında ABD'nin dev bilgisayar firması IBM ve haberleşme firması MCI dahil oldu. NSFNET'in işletilmesine yönelik 1990 yılında oluşturulan bu birlik 'İleri Ağ Hizmetleri' (ANS-Advance Network Services)olarak adlandırıldı.ANS'nin kuruluşu süreci ABD'de 1990'lara kadar devlet desteğinde gelişen internet omurgasının özelleştirilmesi sürecinin de başlangıcı olmuştur.

1990 yılında NSFnet ile özel şirketlerin ortak işletmesi ile başlayan özelleştirme
süreci, 1995 yılı mayıs ayında NSF'nin internet omurga işletmeciliğinden tamamen çekilmesi ile tamamlandı. 1995 yılından itibaren ABD internet omurga işletimi
tamamen özel işleticilerinin elindedir.

Internet‘e çeşitli şekillerde, başlangıcından 1994 yılı sonuna kadar 110 ülke, 10,000 bilgisayar ağı, 3,000,000 dan fazla bilgisayar ve 25 milyonu aşkın kullanıcı bağlanmıştır. Bu sayı, Web Sayfası kavramının kullanıma girdiği 1995 yılı içinde büyük bir patlama göstermiş ve 60 milyon’a ulaşmıştır. Bu sayının 1996 yılı içinde de, her ay yüzde 10 artması beklenmekteydi. Ve şu an Türkiye' de 5 Milyon, Dünyada toplam 300 Milyon İnternet kullanıcısı olduğu sanılıyor. Görüldüğü üzere Internet büyük bir hızla dünyanın her köşesine din, dil, ırk ve ülke ayrımı yapmadan erişmektedir. Şu an yeni yüzyılın en büyük iletişim ve reklam araçlarının başında gelmektedir.

Cennet Papağan Türleri

Şeftali Yüzlü Cennet Papagani (Agapornis roseicollis)

Dogada, Güneybati Afrika, Angola ve Namibya, Güney Afrika ve Botswana’da yasarlar. Çok aktif, küçük kuslardir. Boylari 15 cm., agirligi 55 gr. kadardir. Büyük kafeslerde beslemek gerekir. Bazen umulmayacak kadar sessiz olabilirler. Genç kuslar özellikle elde yetistirilirse çok tatli ev kusu olabilirler ve az miktarda kelimeyi de tekrar edebilirler. Vücutlari yesil renkte, kanat tüyleri ise koyu yesildir. Yüz kismi kirmizidir. Genç kuslar daha yumusak renklerdedir. Koyu kahverengi benekleri olabilir. Mutasyonlar sonucunda çok çesitli renkleri kafeslerde üretilmistir.

Maskeli Cennet Papagani (Agapornis personata)

Dogada, Orta Afrika, orta ve kuzey Tanzanya’nin küçük bir kisminda yasarlar. Çok aktif, küçük kuslardir. Boylari 15 cm., agirligi 50 gr. kadardir. Büyük kafeslerde beslemek gerekir. Ideal görünüslü olan bu papaganlar popüler kafes kuslarindandir. Çünkü ötüsleri kaba degildir ve çiftler üremeye gönüllüdürler. Yuvalama aliskanliklari çok çekicidir. Bir çok papaganin tersine bu papaganlar folluklari içine yuvalarlar. Boynu, ense bölgesi ve kafasi siyah renktedir ve kusun maskesini olusturur. Boynunun alt tarafi bir önlük seklinde sari renktedir. Kanatlari yesil, uçma tüyleri koyu yesildir. Kuyruk tüyleri sari ve yesil renklerdedir. Belirgin beyaz göz halkalari vardir ve gagalari kirmizidir. Mutasyonlar sonucunda çok çesitli renkleri kafeslerde üretilmistir.

Fisher’in Cennet Papagani (Agapornis fischeri)
Dogada Kuzey Tanzanya’dan, Viktoria gölünün güney sahillerinde, 100-2000 metre yüksekliklerde, savanlar ve açik otluk alanlarda, yüksek platolarda akasya, çesitli palmiye ve diger agaçlarda yasarlar. Boylari 15 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 10 yildir. Alin yesil, gaga dibi ile göz arasindaki bölge turuncu-kirmizi; tepe ve kafa arkasi zeytini-turuncu; yanak ve bogazi turuncu-yesil; gögsü ve ensesi turuncu-sari; vücudunun yan taraflari, karin ve kuyruk alti ve kanat alti tüyleri sarimtirak-yesil; kiç tarafi parlak mavi; kanat alt tüyleri mavi ve yesil; kuyruk yesil; dis tüyler sari bantli olup üst ve alt kenarlari siyahtir. Gaga kirmizi, ayaklar gri renktedir. Göz çevresindeki halka beyazdir. Renk olarak disilerle erkekler arasinda bir fark yoktur. Fiziksel olarak disiler daha iri vücutlu ve daha küçük kafalidirlar.

Nyasa Cennet Papagani ( Agapornis lilianae)
Afrika kitasinin, Zambiya nehirler vadisinden Kuzey Zambesi boyunca kuzey Zimbabwe’ye, güney Malawi, kuzeybati Mozambik ve güney Tanzanya gibi alanlarinda yasarlar. Nehir vadilerindeki özellikle akasya, mopani gibi agaçlarda ve 600-1000 metre yüksekliklerdeki ormanlarda mevsimsel olarak yasarlar. Ayrica savanlar ve otlaklarda bulunurlar. Genellikle 20-100 kusluk sürüler halinde kisa boylu agaçlarin bulundugu yerlerde bütün gün beslenirler. Her gün birkaç defa su içmek için nehir kenarlarina uçarlar. Boylari 13,5 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 10 yildir. Vücut genellikle yesilin tonlaridir. Yüz alani, turuncu-kirmizi; az miktarda parlak pembe tüyler bas ve gögüsün üst kismina kadar yayilmistir. Gögsün altindan karin ve kuyruk altina kadar sarimtirak-yesil; kuyruk, yesildir. Dis tüylerin üst ve alt kenarlari, portakal-sari bantlidir. Göz kenarlari halkasi beyaz; iris, kirmizi-kahverengidir. Gaga kirmizidir. Ayaklar gri ve et rengindedir. Disiler erkeklere benzerler. Cinsiyeti dogru tespit ancak endoskopi ya da birkaç tüye uygulanacak DNA testi ile kesin olarak bilimsel yöntemlerle yapilabilir. Genç kuslarin gaga dibi siyahtir ve eriskinlere göre tüyleri daha mattir.

Siyah Yanakli Cennet Papagani ( Agapornis nigrigenis )
Güneybati Zambiya, Zambesi nehri, Senanga’nin kuzeyi, Kafue Milli Parki ve Livingstone’dan, Victoria, kuzeybati Zimbabwe’ye kadar alanlarda görülebilirler. Akasya agaçlarinda, savanlar ve genis açik alanlarda 600-1000 metre yüksekliklerde ve özellikle nehir vadilerinde küçük guruplar halinde yasarlar. Boylari 13 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 10 yildir. Vücut genellikle yesilin tonlaridir. Alin ve ön tepe kismi kirmiziya çalan kahverengi; yanaklar ve bogaz, kahverengi-siyah; kafanin arkasi ve ense, kirli sari-yesil; gögüs üstü, portakal-kirmizi; gögüs alti, karin ve kuyruk alti, sariya çalan yesil; kiç, açik yesil; dis tüyler, portakal-sari bantli; ve dis tüylerin alt üst kenarlari siyahtir. Göz kenarlarindaki halka beyazdir. Göz irisleri kahverengidir. Ayaklar gri renktedir. Disiler erkeklerle ayni renktedir. Cinsiyeti dogru tespit ancak endoskopi ya da birkaç tüye uygulanacak DNA testi ile kesin olarak bilimsel yöntemlerle yapilabilir. Genç kuslarin gagalarinin dipleri siyahtir.

Gri Kafali Cennet Papagani ( Agapornis cana )

Madagaskar Adasinin güneybati sahillerinde, Mascarene, Comoro, Zanzibar ve Mafia adalarinda yasarlar. Boylari 14 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 8 yildir. Genellikle yesil kafa, gögüs ve boyun soluk gri, vücudun karin bölgesi ve kuyruk alti sarimtirak yesil, kanat alti tüyleri siyahla kaplidir. Dis tüyleri, siyah çizgilidir. Göz kenarlarindaki halka gri, irisleri kahverengidir. Ayaklari gridir, pençeleri kesin ve sivridir.Gagalari renklidir. Gri bas kusun erkek oldugunu gösterir. Erkeklerin kanatlari daima vücudun diger kisimlarindan daha koyu bir yesil tonudur. Eriskin disilerde hakim renk yesildir. Genç erkekler enseye kadar açik yesildir. Nadiren tamamen yesil basli olurlar. Gaga, daha açik renklidir ve gaga dibi siyahtir. Bu küçük cennet papaganlarinin cinsiyetleri gözlemlemeyle ayrilabildiginden beri gerçek bir çift edinmedeki problem büyük ölçüde azalmistir. Baslangiçta asabi olabilir, fakat bir tenhalik saglandiginda kushaneye iyi yerlesirler.

Kirmizi Yüzlü Cennet Papagani ( Agapornis pullaria )

Güneyden kuzey Angola ve Orta Afrika, Gine ve Sierra Leone’ye, dogudan güney Sudan ve Bati Uganda’ya kadar alanlarda yasarlar. Boylari 15 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 8 yildir. Vücudunun genel rengi yesildir. Alin bölgesi, portakal-kirmizi; gögüs, karin ve kuyruk alti, sarimtirak-yesil; kiç kismi, mavi; kanat altlari ve kanat kenarlari, siyah; kuyruk, yesil; dis tüyler, sari-kirmizi parçali ve siyah bantli; göz kenari halkasi, dar ve gri; gaga, portakal-kirmizi, göz irisleri, koyu kahverengi ve ayaklari gridir. Disi kuslar erkeklere benzerler ancak kanat altlari yesille kaplidir. Genç kuslar disilere benzerler, genç erkeklerin kanat altlari siyah çizgilerle kaplidir.

Siyah Kanatli Cennet Papagani ( Agapornis taranta )

Etopya’nin yüksek kesimlerinde, yüksek ormanlik alanlarda akasya agaçlari, savanlar ve otlaklarda 1800-3200 metre yüksekliklerde sürüler halinde yasarlar. Boylari 17 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 10 yildir. Vücudunun genel rengi yesildir. Alin ve göz bölgesi, kirmizi; karin, gögüs ve kuyruk alti soluk açik yesil renkli tüylerle kaplidir. Kanat alti ve uçma tüyleri siyahtir. Kuyruk, yesil; dis tüyler, sari parçali ve siyah çizgilidir. Göz çevresindeki halka koyu gridir. Göz irisleri koyu kahverengidir. Gaga, kirmizidir. Ayaklari gri renktedir. Disiler erkeklere benzer. Fakat baslarinda kirmizilik vardir ve kanat altlari yesille kaplidir. Genç kuslar disilere benzerler fakat daha hareketsizdirler. Gaga sarisi-kahverengi ile siyah renktedir. Yetiskin tüyleri 3-4 ay içinde çikmaya baslar, 8-18 ay içersinde tüyler tamamlanir.

Siyah Yakali Cennet Papagani ( Agapornis swinderniana )
Afrika’da Liberya ve güney Gana’da yasarlar. Boylari 13 cm. kadardir. Ömürleri ortalama 8 yildir. Vücudunun genel rengi yesildir. Kafa, gögüs ve karin açik soluk yesil; ensede siyah dar bir bant bulunur. Boyun bölgesi, sarimtirak renkten zeytini sariya; kanat altlari yesil renkle kaplidir. Uçma tüyleri, siyah ile yesil kenarli olup kuyruk yesildir. Göz kenarlarindaki dar halka gridir Göz irisleri saridir. Gaga, kül renginden siyaha döner. Ayaklari gridir. Disiler erkeklere benzerler. Cinsiyeti dogru tespit ancak endoskopi ya da birkaç tüye uygulanacak DNA testi ile kesin olarak bilimsel yöntemlerle yapilabilir. Genç kuslar yetiskinlere benzerler. Fakat enseye dogru siyah bantli olurlar ve gaga soluk gridir. Genç kuslarda göz irisleri kahverengidir.
Yasam süresi:
Cennet Papaganlarin ortalama ömrü 8-10 yil arasindadir. Bununla birlikte, yasadigi ortam, beslenme gibi iyi bir bakimla Cennet Papaganlarinin ömrünün daha da uzayabildigi görülmektedir.

Üniversite Harçlarının Yerine Ödenecek Olan Ücret

Üniversite harçları yakın zamanda Bakanlar Kurulu kararı ile kaldırılmıştı. Buna en çok sevinen Açıköğretim Fakültesi öğrencileri olmuştu. Ancak kayıt için ÖSYM bürosuna giden açıköğretim fakültesi öğrencilerinin bu sevinci yarım kaldı. Kayıt esnasından kendilerinden “öğretim gideri” adı altında para talep edilen öğrenciler büyük şaşkınlık yaşadı. Harçlar kaldırılmadan önce 250 Türk Lirası ödeyen öğrenciler bu sene bu miktardan sadece 45 lira daha az ödeme yapacaklar. Geriye kalan 205 liranın ise ‘Öğretim Gideri Ödemesi’ adı altında alındığı öğrenildi. Alınan paranın çok yüksek olması ve birçok öğrencinin de kendisine verilen kitaplardan faydalanmamaları nedeniyle pek çok öğrenci konuya tepki gösterdi.

Omurgalı Hayvanların Özellikleri

Omurgalı Hayvanların Özellikleri Nelerdir?

Omurgalıların en karakteristik özelliği, birbirini takip eden omurlardan yapılmış bir omurgaya sahip olmalarıdır. Omurga sütunu çok kuvvetli bir destek, fakat aynı zamanda eğilebilir bir yapıdadır. Aşağı omurgalılarda, omurga kıkırdak halinde olmasına rağmen, yüksek yapılı omurgalılara doğru kemikleşmeye başlar.

Birçok omurgalıda omurgaya iki çift ön ve arka üyelerde tutunur. Vücut bilateral (iki yanlı bakışımlı) simetriktir. Baş, gövde ve kuyruk olmak üzere üç kısma ayrılmıştır. Sölom yani vücut boşluğu yalnız gövde bölgesinde bulunur. Sindirim kanalı bel kemiğinin karın (ventral) tarafındadır. Dolaşım sistemi kapalıdır. Yürek en az iki, en çok dört boşluk ihtiva eder. Kanın alyuvarlarında hemoglobin denilen solunum pigmenti vardır. Hemoglobin, kana kırmızı rengi verir. Boşaltım organları çifttir. Boşaltım ve üreme organı açıklıkları, tek veya ayrı ayrı olarak bulunur.

İki çift ekstremiteleri vardır. Bunlar balıklarda bulunan göğüs ve karın yüzgeçleri, karada yaşayanlarda ise ön ve arka bacaklardır. Suda yaşayanlar solungaç, havadakiler akciğer solunumu yapar. Kafatası içinde muhafaza edilen karmaşık yapılı bir beyinleri vardır.

• Vücutlarında kemik ve kıkırdaktan yapılmış iç iskeletleri bulunur.
• En gelişmiş canlı grubudur.
• Doku ve organ gelişimi en yüksek derecede bulunur.
• Vücutlarında özel görevler yapan sistemler bulunur.
• Hepsi eşeyli yollarla çoğalırlar. Böbrekleriyle boşaltım yaparlar.

Omurgalılar beş ayrı grupta toplanırlar.

1. Balıklar
• Tatlı ve tuzlu sularda yaşarlar.
• Solungaç solunumu yaparlar.
• Yüzgeçleriyle hareket ederler.
• Vücutları koruyucu olan pullarla kaplıdır.
• Kalpleri bir kulakçık ve bir karıncık olarak iki odacıklıdır.
• Kalpleri, vücuttaki kirli kanı toplayıp solungaçlara gönderir. Bu nedenle kalpte sadece kirli kan bulunur.
• Soğuk kanlı canlılardır. Vücut sıcaklıkları suya bağlıdır. Kış uykusuna yatmazlar.
• Dış döllenme ve dış gelişmeyle yumurta üreterek çoğalırlar. Köpek balığı, Hamsi, Kefal, Alabalık, Palamut bu gruba girer.

2. Kurbağalar
• Derileri ince ve nemli olan canlılardan oluşur. Su kenarlarında yaşarlar.
• Yavruyken solungaç, erginken deri ve akciğer solunumu yaparlar.
• Arka ayakları uzun olup perdelidir. Sıçramasını ve suda yüzmesini sağlar.
• Dilleri uzun ve yapışkanlıdır. Çoğunlukla böcekleri tutarak beslenirler.
• Kalpleri iki kulakçık ve bir karıncıktan oluşur. Vücuttan gelen kirli kan ile akciğerden gelen temiz kan karıncıkta karışır. Vücuda karışık kan gönderilir. Yeterli enerjiyi üretemediği için soğuk kanlıdırlar.
• Dış döllenme ve dış gelişme şeklinde yumurtayla çoğalırlar.
• Büyümeleri sırasında larvaları başkalaşım geçirir ve erginleşir.
• Kuyruklu ve kuyruksuz kurbağa olarak adlandırılan türleri bulunur.

3. Sürüngenler
• Gövdelerine oranla kol ve bacakları zayıf olduğu için karınları üzerinde sürünürler.
• Vücut çevresi pullarla kaplıdır.
• Akciğerleriyle solunum yaparlar. Kalpleri üç odalı olup iki kulakçık ve bir karıncıktan oluşur. Karıncıkta bulunan yarım perde kirli ve temiz kanın karışmasını azda olsa engeller.
• Vücutta karışık kan dolaşır ve soğuk kanlı canlılardır.
• İç döllenme ve dış gelişme şeklinde yumurtayla çoğalır. 4 farklı alt grubu bulunur.
• Kertenkeleler : Bazı türleri uzun ve hareketli olan kuyruklarını düşmanlarından kaçmak için kopartabilirler. Kopan kuyruk zamanla rejenerasyonla onarılır.
• Yılanlar : Kol ve bacakları yoktur. Kıvrılarak hareket ederler. Zehirli olanlar dişleriyle avlarını etkisiz hale getirirler. Hayvanları yutarak beslenirler. Büyümeleri sırısında derilerini değiştirirler.
• Kaplumbağalar : Vücut çevresinde bağa denen sert ve kalın bir kabuk korunmasını sağlar.
• Timsahlar : Ekvatoral kuşakta yaşarlar. Kış uykusuna yatmazlar. Üst çenesini hareket ettiren tek omurgalı grubudur. Kalpleri dört odacıklıdır. Vücutlarında karışık kan dolaşır. Su kenarlarında yaşarlar.

4. Kuşlar
• Vücutları tüylerle kaplıdır. Tüyler uçmayı ve vücut sıcaklığının korunmasını sağlar.
• Akciğer solunumu yaparlar. Ağız uçları gaga şeklindedir. Ağızlarında diş bulunmaz. Dişin görevini sindirim kanalındaki taşlık organı yapar.
• Kalpleri dört odacıklı olup, sağ tarafta kirli, sol tarafta ise temiz kan bulunur. Vücutta temiz kan ve kirli kan ayrı ayrı dolaşır. Sıcak kanlı canlılardır.
• Oluşturdukları yavrularına bakarlar. İç döllenme ve dış gelişme şeklinde yumurta oluşturarak çoğalırlar. Beslenme ve yaşama şekline göre yırtıcı, tırmanıcı, ötücü, uçamayan, suda yüzebilen türleri bulunur.

5. Memeliler
Vücutları kıl ve ter bezleriyle kaplı olan canlı grubudur. En gelişmiş canlı grubu olup akciğer solunumunu yaparlar. Yeryüzünde ortam adaptasyonları (uyum yetenekleri) en yüksek olan canlılar olup hemen hemen her yerde bulunabilirler.
Kalpleri dört odacıklı olup kirli ve temiz kan karışmaz. Vücutlarında temiz kan dolaşır. Sıcak kanlı canlılardır. Kış uykusuna yatmazlar. İç döllenme ve iç gelişme şeklinde yavrularını belli bir hamilelik sürecinden sonra doğurarak çoğalırlar. Doğan yavrularını sütle besleyerek yetiştirirler. Yavruların bakım ve korunmasını sağlarlar. Beslenme ve yaşama şekline göre altı çeşidi bulunur.
• Otçul memeliler : Besinlerini bitkisel kaynaklardan alırlar. Geviş getirenlerinin mideleri 4 odalıdır ve bağırsakları uzundur. Keçi, koyun, inek gibi.
• Etçil memeliler : Besinlerini hayvansal kaynaklardan alırlar. Ağız ve ayak yapıları yırtıcı özelliktedir. Aslan, kurt, çakal gibi.
• Etçil – otçul memeliler : Besin kaynağı olarak et ve ot kullanabilen canlılardır. Ayı, fare, kedi, köpek gibi.
• Kemirici memeliler : Bitkilerin kök, gövde ve tohumlarını kemirerek beslenirler. Tavşan, sincap, fare gibi.
• Uçan memeliler : Kollarını gövdeye bağlayan pelerin şeklindeki deriyle uçarlar. Yarasa gibi.
• Yüzen memeliler : Kol ve bacakları yüzgeç şeklinde olup su ortamında hareket ederler. Balina, yunus, fok gibi.

Sibirya Kurdu Bakımı ve Eğitimi

Sibirya Kurdu Bakımı ve Eğitimi

Köpeğe en iyi eğitim hangi ortamda verilir?

Köpeğe doğruları gösterecek olan sahibi, sahibe doğruları gösterecek olan da eğitmendir. Önemli olan köpeği nerede eğiteceğiniz değildir. Aksine, eğitim sürecinde köpeğinizi mümkün olduğu kadar değişik ortamlara sokmalısınız. Gerçek bir uzmanın gözetiminde olan eğitim sınıflarına katılarak köpeğinizin diğer köpeklerle sosyalleşip onlarında bulunduğu bir ortamda sizi anlamasını sağlamalısınız. Unutmayınız ki köpekle yaşayacak olan sizsiniz, köpek eğitmeni değil. Köpek sahibi olduysanız onu eğitmek ve onun davranışlarının dilini öğrenmek sizin görevinizdir.

Eğitim Adaptasyonu nedir?

Adaptasyon, en az 2-3 yaşına gelmiş ve bu süre zarfında profesyonelce eğitim görmüş köpeklerin belli bir görevi başka birisi için de icra etmesine yönelik çalışmadır. Burada köpeğin hedefi, kendisine öğretilen görevi yerine getirmektir (koruma veya engelli insanlara eşlik gibi). Oysa,daha genç olan köpeğiniz, burada bir görev değil davranış biçimi üzerine adaptasyona tabi olacaktır ki bununda tam olarak başarılı
olması mümkün değildir. Burada önemli olan Alpha Dog rolü, yani sizin liderlik rolünüzdür

TUVALET ALIŞKANLIĞI

Bunun için çeşitli yöntemler önerilmektedir.

a ) Yavru köpeklerin uykudan kalktıktan hemen sonra veya yemek yedikten belirli bir süre sonra istenilen yere götürülerek tuvaletini yapması beklenir. Yaptığı taktirde ödüllendirilir. Bu yöntemlerden en basitidir.

b ) Küçük ve orta yaşlı köpeklerin eğitiminde iyi bir gözlem gerekmektedir. Köpeği sık aralıklarla dışarı çıkartarak, dışarıda tuvalet yapması sağlanır. Tuvaletini yaparken köpek sözlü olarak ödüllendirilir. Ancak köpek tuvalet pozisyonu aldığında köpek sahibinin hareket etmemesi ve köpeğin görebileceği bir yerde olması gerekir. Aksi taktirde köpek vazgeçebilir.

c ) Evde tuvalet eğitimi: Bu amaçla köpeğin bulunduğu ortamın yarısına gazete kağıdı serilir. Köpek gazete kağıdının üzerine tuvaletini yaptığı zaman ödüllendirilmelidir. Dikkat edilmesi gereken bir konu da bu gazete kağıtlarının bir kaç kat olması ve kirlendikçe üsttekinin alınıp atılmasıdır. Köpek gazetenin üzerinden başka bir yere tuvaletini yapıyorsa, tuvaletini yaptığı yer temizlenirken, köpek temizleyen kişinin yanında olmalı ve temizleyen kişinin yüz ifadesinden ve sesinden yanlış bir hareket yaptığını anlamalıdır. Köpek bu uygulamayı öğrendikten sonra gazete ile kaplı alan küçültülür ve gazete köpeğin tuvaletini yapılması istenilen yere konulur. Ancak bu yer değişimi bir anda yapılmamalı, aşamalı bir şekilde alıştırarak yapılmalıdır. Kimi köpek sahibi köpeği yanlış yere tuvaletini yaparken gördüğünde köpeğin üzerine doğru koşarak veya bağırarak tuvalet yapmasını engellemek istemektedir. ilk bakışta bu uygulama her ne kadar başarılı olursa da kalıcı bir takım sorunlara neden olabilir. Örneğin, yetişkin bir köpeğin heyecanlandığı zaman idrarını kaçırması bu yüzdendir. Özellikle bu tür eğitimler için sabır ve zaman gerekmektedir. Bazı köpekler bu eğitimi çok çabuk bir şekilde kavrar, bazıları ise daha geç kavrarlar. Bu eğitim 5 aylık yaşa kadar verilmiş olmalıdır.

Bu amaçla uygulanan çeşitli ticari preparatlar bulunmaktadır, ancak bunların başarı düzeyleri tartışmalıdır.

Bu eğitimde yapılmaması gerekenler;

a- Köpeğinizin daha az idrar yapacağını düşünerek suyunu azaltmayın ya da kesmeyin, çünkü köpeklerin önünde sürekli su bulundurulması, istedikleri zaman su verilmesinden daha doğrudur.

b- Köpeğinizin burnunu idrarını yaptığı yere sürmeyin, çünkü bu kötü ve yararsız bir cezadır. Sadece tuvaletini yaptığı yeri koklamasını sağlayıp, dışarı alın.

c- Kimi köpek kendiliğinden tuvalet yapmak istediği zaman huysuzlanır, köpek sahibi bu davranışa anlam veremez ve köpeği cezalandırır. Bu durumda köpek yanlış bir şey yaptığını düşünerek daha sonra hareketleriyle belli etmeden istenilmeyen yere idrarını yapar.

Köpeğinizin dışarıda her yere tuvaletini yapmasına izin vermeyiniz ve tuvaletini yaptığı yeri temizleyiniz. Bu şekilde köpeklerin çevreden olumsuz tepki görmesini de önlemiş olursunuz.

Eve Uyum:
Öncelikle annesinden yeni ayrılmış yavru köpeklerin eve alıştırılması sağlanır. Genellikle bu olay pek sorun oluşturmamakla beraber bazen yavru, annesinin ve kardeşlerinin özlemi içerisinde olabilir. Bu yüzden yalnız kaldığı zamanlar ağlamaya başlar. Burada dikkat edilmesi gereken konu köpekle fazla ilgilenmemektir. Aksi taktirde köpek sürekli aynı ilgiyi bekler, göremediği zaman da mutsuz olur.

Yeme içme Alışkanlığı:
Küçük yavru köpeklerde gerekli besini alabilmesi için günde 5 öğün verilir. Öğün sayısı köpek büyüdükçe azaltılarak, köpek bir yaşına geldiğinde 1 ‘e indirilir. Yeme ve içme eğitimi için, köpek önüne konulan besini hemen bitirmeli, bitirmediği taktirde belli bir süre sonra kaldırılmalı ve yemek her gün aynı saatlerde verilmelidir.

çevreye Zararın Önlenmesi:
Bu amaçla özellikle küçük yaştaki köpeklerin diş değiştirme döneminde alışkanlık haline getirdikleri kemirme eylemi giderilmeye çalışılır. Bunun için küçük yaştan itibaren diş kaşıntıları ortaya çıkmaya başladığı dönemde oyuncak kemikler verilir ve köpeğin çevredeki eşyalara zarar vermesi engellenir. Doğal kemikler de kaynatılarak verilebilir, ancak bunda aşırıya kaçmamak gerekir. Aksi taktirde sindirim bozuklukları görülebilir.

Tasma Alışkanlığı:
Yavru köpekleri n bu alışkanlığı edinebilmeleri için en iyi yöntem boyunlarına tasmayı çağrıştıracak herhangi bir şeyin takılmasıdır. Küçük yaştan itibaren köpeklerin tasma ile dolaştırılmaları ilerisi için yararlıdır. Kimi köpek sahipleri, köpek üzerinde güzel durduğu için zincirden yapılmış tasmaları kullanmayı tercih ederler. Ancak, ağırlıklarından dolayı taşıyamadıkları için, küçük yavru köpeklerde bu uygulama yanlıştır.

Köpeğin Adını Öğrenmesi ve Alışması:
Öncelikle tek heceli bir isim seçilmelidir. Yavru köpeklerde yemek verirken, onlarla ilgilenirken, onları çağırırken vb. durumlarda tekrarlanarak köpeğin ismini öğrenmesi ve alışması sağlanır. Dikkat edilmesi gereken bir konu, bu isim seçilirken köpeğin büyüklüğü ve ırkının göz önünde bulundurulmasıdır.

Kimi köpek sahibi geleceği düşünmeden köpeğe uymayan isimler vermektedir. Bu isimler ileride çevre tarafından yadırganacağı için köpek sahibi bu ismi değiştirmek durumunda kalabilir.

Köpeğin Düdüğe Alıştırılması:
Bu amaçla köpeğe adı öğretilirken bazen düdük kullanılır, böylece köpek düdük sesine de alıştırılmış olur.

Köpeğin Havlamasının Önlenmesi:
Yavru köpekler anneleri ve kardeşlerinden ayrıldığında ve yeni bir yere getirildiklerinde yanlarında sürekli olarak birisine gereksinim duyarlar. Yalnız kaldıklarında ise öncelikle sızlanarak daha sonra sızlanmanın şiddetini arttırarak havlamaya başlarlar. Bunun önlenmesi için köpeklerin bulundukları yere, ya saat ya da açık bir radyo konulması iyi sonuç verebilir. Bunun yanı sıra köpeğin bulunduğu ortama bir zil konularak köpek havladığında zile basılarak havlaması engellenir. Diğer bir yöntem ise köpek havladığında köpeğin bulunduğu odanın kapısını çalmak ya da kapıya ucunda ağırlık bulunan bir ip bağlayarak ipi çekip bırakmaktır. Bu eğitim sabır gerektirir, her ağlayışında sabırsız davranarak köpeğin bulunduğu yere gidilmesi olumsuz sonuç verir.

Göç Eden Kuşlar

Hangi Kuşlar Göç Ederler ?

Göçmen kuşlar farklı mevsimleri farklı coğrafyalarda geçiren kuş türlerinden oluşan bir gruptur. Her sene dünyaca 50 milyar kuşun göç ettiği tahmin edilir. Bunlardan 5 milyarı Avrupa ile Afrika arasında göç eder.

Küçücük kolibri kuşundan koskoca kartallara kadar binlerce kuş türü her sene vakti geldiği zaman üreme ve kışlama bölgeleri arasında uzun yolculuklar yaparlar. Göçmen kuşlar yılda iki defa Kuzey ve Güney yarımküre’leri arasında göç ederler. Kış aylarında havaların soğumasıyla, kuşların besin bulması zorlaşır ve bu konuda aralarında rekabet artar. Bu sebeple Kuzey Yarımküre’de üreyen göçmen kuşlar, her sonbaharda Güney Yarımküre’ye doğru göç hareketine girişir. Güney daha sıcak ve besin bakımından daha zengin olduğundan iyi bir kışlama alanı teşkil eder. İlkbaharın başlamasıyla da güneyden kuzeye dönüş göçüne başlarlar. İlkbaharda kuzey bölgeleri kuş akınlarına uğrar.

İlkbaharda kuzeye gelen kuşlar, ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimleri olmak üzere yılın dörtte üçünü bu geniş alanlarda geçirirler. Yalnız kış mevsiminde tropik bölgelerde barınırlar.

Barn kırlangıçları, her ilkbaharda Brezilya ve Arjantin’den yola çıkarak 4350 kilometrelik tehlikeli bir yolu aştıktan sonra Labrador ve Alaska’ya gelerek yumurtlarlar. Baltimor sarıasması, her Mayıs ayında Güney Amerika’dan kalkarak 1250 kilometrelik bir yolculuktan sonra New York’un Scardale bölümüne gelir.

Kuzey Amerika ormanlarında yumurtlayan siyah çalı bülbülleri, her sonbahar gökyüzünde büyük sürüler halinde bir araya gelerek kışlamak için Atlantik sahillerine ve Güney Amerika’ya göç ederler. Ağırlıkları 9-10 gram gelen bu küçücük kuşlar hiç mola vermeden asgari 86 saat boyunca uçarak 1500 kilometrelik bir mesafe katederler. İlkbaharda göç eden diğer birçok tür gibi geldiği rotayı takip ederek tekrar eski yerlerine geri dönerler. İspinozun dişisi göç ettiği halde erkeği göç etmez. Türkiye’de de leylekler, kırlangıçlar ve daha birçokları sonbahar geldiğinde binlerce kilometreyi aşarak Afrika’ya göç ederler. Bir yıl önce kışladıkları yerlerine giderler. İlkbaharda ise, kuzeye göç ederek kuluçka yuvalarına dönerler. Türkiye, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında göç eden kuşlar için bir köprü oluşturması ve 400′ü aşkın göçmen türü barındırması bakımından özel bir konuma ve milletlerarası önemi haizdir.

Kuşların ayaklarını halkalama metoduyla, radar veya uçaklarla takip ederek, birçok türün göç yollarının haritaları çıkarıldı. Kuş göçleri herkes tarafından görülmeye değer büyük bir şovdur.

Göçmen kuşların çoğu (özellikle küçük ötücü kuşlar) göç için gerekli enerjiyi uzun yolculuğa çıkmadan önce ne bulurlarsa yiyerek vücutlarında depoladıkları yağdan sağlarlar. Yağ onların adeta yakıt tankıdır. Bazıları göçten hemen önce ağırlıklarını iki katına çıkartırlar. Nijerya’da kışlayan ötleğenlerin ağırlığı, Ekim-Şubat ayları arasında 10-13 gr gelir. Avrupa’ya dönüşten önce Mart-Nisan aylarında ve bilhassa Mayıs başında 20 gr’a ulaşır.

Yapılan hesaplamalarda, 8 gr yağa sahip olan bir bülbülün, 3000 km uçabilecek kadar yakıta sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu yakıtla Büyük Sahra’yı kolayca aşabilmektedir. Kırlangıçlar ise önceden yağ depolamazlar. Yol boyunca rastladıkları böcekleri avlayarak gerekli enerji ikmalini yaparlar.

Yırtıcı kuşlar, leylekler, turnalar ve pelikanlar gibi iri yapılı kuşlar, bedenlerinin büyüklüğü sebebiyle yağ depolayamazlar. Onlar, göç yolculuklarında, güneşin, toprak ve üstündeki hava katmanlarını ısıtması sonucu yükselen ve termal olarak adlandırılan hava kitlelerini kullanırlar. Geniş kanatlarını kullanarak bir termal yardımıyla yükselir ve termalden termale süzülerek yollarına devam ederler. Bu metodla az enerji harcamış olurlar. Denizler üzerinde termallerin oluşmaması, karalar üzerinden dolaşarak daha uzun göç yollarını takip etmelerine sebep olur. Yolculuk ve mola esnasında da avlanmalarına devam ederler.

Göç sırasında göçmen kuşların bir kısmı gündüz, bir kısmı ise gece uçarlar. Bunun yanı sıra yüzerek göç edenler de vardır. Böceklerle beslenen küçük kuşlar ve ördeklerin çoğu gece yol alır. Arı kuşları, kırlangıç ve kırlangıç benzeri kuşlar da gündüzleri uçarlar. Sığırcıklar 4000-5000 bireylik gruplar halinde göç ederler. Kartal ve atmaca gibi [[yırtıcı kuşlar|yırtıcılar, yalnız ve topluluklar halinde göçe katılırlar.
deniz kıyı kırlangıçlarının göçmen yolları

Gündüzleri birbirini gören hayvanlar, geceleyin de seslerle birbirinden ayrılmazlar. Kırlangıçlar hayatlarını sıcak bölgelerde geçirirler. Kuzey yarımkürede üredikten sonra kışlamak için Temmuz-Eylül arasında güney yarımküreye göç ederler. Yurdumuzda yaşayan kırlangıçlar Nisan ayında iklimimize geri dönerler. Leylekler, ülkemize Mart ayından itibaren gelmeye başlarlar. Ağustos sonunda büyük topluluklar halinde, Güney Afrika’ya göç ederler. Deniz kırlangıçları, senede iki defa kuzey kutbunda yumurtladıktan sonra kışı geçirmek için güney kutbuna uçarlar. Uzun kanatlı yelkovan kuşları, güney yarımküreye mahsus göçmen kuşlardır. Üreme bölgeleri olan Avustralya’nın güneyinden göç ederek, Kuzey Pasifiğin kutup bölgesine gelirler. Gidiş-dönüşü 30.000 km’yi bulan bu göçe 10 milyon civarında kuş katılır. En uzun göç yolunu, deniz kıyı kırlangıçı kateder. Kuluçka bölgesi olan Kuzey Kanada kıyılarından sonbaharda göçe başlar. Atlantik’i geçerek Batı Afrika kıyıları boyunca uçarak kışı geçireceği bölgelerine inerler.

Evde Beslenebilen Hayvanlar

işte evde besleyebileceğiniz hayvanlar

Kedi
Köpek
Hamster
Muhabbet kuşu
Kanarya
Papağan
Kaplumbağa
Balık (Akvaryum balıkları)